Samstag, 8. September 2018

Hayallerim yıkılmıştı,
Hem de kaç kez…
Düşünsene; yığınla hayalim vardı,
Üst üste!
Ne bir yol kenarından değneğinle, ne bir lambanın içinden,
Ne de bir duayla…
Öylesine, bir anda geldin,
Bir satırlık bir cümlenin hatırına!
Nasıl bir titremeydi Tanrım!
İçimde karışan, yer değiştiren kanım…
Nereye aktığı belli değildi,
Ve üst üste duran hayallerim, sancılarım,
Ne zaman ayaklanacağı meçhul kalbim…
Sen bunların karşısına çıktın aslında,
Benim değil…
Ben onların arkasına saklanmıştım oysa,
Aşkın değil!
Her sabah başucumda duran bir umut…
Bir ‘günaydın sevgilim’ mesajınla şefkate uyanışımdın
Hissettiğim heyecanınla gücüm kuvvetim şanımdın!
İlk gördüğüm an seni…
O dalıp gitmelerim,
O susup kalmalarım…
Tanrım!
Anlatmalı sana, ne dilediğimi, ne istediğimi,
“Gitmesin, bitmesin, bu sefer kırılmasın hayalim” dediğimi…
Fakir bir yemek masasında çocukların el açıp şükrettiği gibi…
Engelli doğdum sevgilim,
Dilim yok, ellerim var anlatabilecek…
Sen konuşturdun beni, sen kurdun yeniden doğamı
Sen boğdun hayallere yeniden dünyamı…
Tam da giderayak, vazgeçmişken, aşkı beklemeye almışken…
Herkesi unutmuş, her şeyi en baştan yazmaya çalışırken,
Ne romanlar var aklımda şimdi,
Ne bitmez şarkılar,
Dizimin dibine oturtup çocukları, anlatabileceğim, iyi bir aşkı anlatan ne masallar var…
Hepsi seninle geldiler!
Gözünün içine bakıp her güldüğümde,
Gözümü kaçırıp, içime her ağladığımda,
Seni diledim ben…
Benim değildin hayallerimindin sen.
İlk küsüşümüz,
İlk kopuşumuz sonra…
Seni gördüm rüyamda,
Yanımda uyuyordun oysa…
Dokunabilecek kadar yanımda,
Uyanma diyeydi sevgilim,
Bari sen gerçeğe uyanma diye…
Beni görüyordun belki de,
Hayallerimizi…
Evimizi, gideceğimiz ülkeleri,
Beklenmeyen anda gelen, her dilde isimleri söylenebilen çocuklarımızı…
Uyan istemedim işte…
Uyanıp defalarca örttüm üstünü,
Sakladım dudaklarımı nefesim üşütmesin diye…
Değmeden kokladım seni,
Gözlerimi sıkıca kapatıp ezberledim tenini!
Acının duruşu bambaşka bende,
Öylesine gururlu, öylesine gamsız
Dünya umurumda değilken,
Hiç olmadığım kadar mutluyken
Gelişi öylesine zamansız!
Öğrettikleri başka, yazdırdıkları başka
Ama…
İçimdeki savaşı bambaşka…
Parça parça!
Devamı var elbet,
Vazgeçmiş değilim,
Sandığın gibi değil hayatım,
Anlatabilirim…
Korkabilirsin ki aslında sana benziyorum bilirsin,
Çok uzun zaman sonra ağlayabildim,
Senin içindi, korktuğum içindi, aşık olduğum içindi,
İlk defa sığınmak istedim, ilk defa güçlü olmak
Hani güç sandığım esaret var ya…
İşte ondan kurtulmak!
“Ben geldim” demek istiyorum,
“Zırhım yok, saklım yok” demek…
O yüzden topladım eşyalarımı,
O yüzden gittim o şehirden, bu şehre geldim bu yüzden,
Hiçbir parçam kalmasın bir yerde,
“Ben geldim” demek istiyorum, “tamamen”!
İnanmadığımı sandığın her şeye
Deli gibi bağlandım ben,
Gerçek olsunlar diye yaşıyorum,
Oyun bitti sevgilim,
Saklambaç zamanım geçti…
Omzuma dokundun, sana döndü yüzüm,
Başımı öne eğme faslı bitti!
Bilsen dünya umurumda değil,
Eğleniyorum sadece,
Ve her sessiz kaldığımda,
Her dalıp gittiğimde ben,
Hayal kuruyorum sadece,
İçinde sen, içinde ben, içinde aşk…
Herkes şaşkın halime,
Kızıyorlardır belki de,
Bilsen hiçbiri umurumda değil,
Aşığım sadece,
Ve her gece ben sana bakarak uyuyorum,
Kokun… duyuyorum!
Her yeni güne uyandığımda geldiğin günü kutluyorum!
Değdin bir kere…
Annenden sonra bana doğdun sen, benim ellerime…
Bana doğdum ben, sayende, “kendi hayatıma”…
Ürkekliğim, ilkelliğim, ağlamam ondan…
Sen geldiğin gün ne zamansa say; o kadar günlüğüm hayatımda!
Şefkatine sığınmam, aksini söylesem de korkaklıktan,
Sana gözümü açmadan güvenmem ondan!
Ellerinin altındayım, aklımın karışıklığını,
Saçlarımı çözdüm sana,
Sen kim bilir kaç kez yıkadın onları o günden sonra...
Oysa ellerin hala saçlarımda...!
Çekme onları yüzümden,
Tanı beni sevgilim,
Ben geldim!
Kadın gibi, çocuk gibi, dost gibi, sel gibi…
Yağmur boşuna yağmıyor bu ara,
Anlatıyor beni sana,
Daha yağacak, Çok! Daha da çok!
Şimdilik ne yazık ki,
İçimden haberin yok!
Olacak sevgilim,
Ben geldim!